19 Şubat 2007 Pazartesi

Küçükken bir oyunumuz vardı.Kağıda hayali bir define haritası çizer eski görünmesi içinde buruşturur,orasını burasını yırtar,yakardık.Sonrada bu güzergah boyu birbirinden tehlikeli maceralara atılan bir grup gizem avcısı arkeoloğu oynardık.Bütün macera 10 metrekarelik misafir odasında cereyan ederdi ama hayal dünyamız yeterince genişti.Canavarlarla savaşır,etle beslenen orman sarmaşıklarıyla boğuşur,insan yiyen yerlilerle kapışırdık.Kime ait olduğunu bilmediğimiz ayak izlerini takip eder,başka definecilerin cesetleri ile karşılaşırdık.Ödümüz kopardı,görseniz sizde çok korkardınız.Oyunun en güzel yanı haritayı kolaylıkla okuyabilir,nerede karşınıza ne çıkacak bilebilirdiniz.Hazırlıklarınızıda ona göre yapar,ölmezdiniz.

Çok zaman sonra gördüm ki kaderde kocaman bir harita her ne kadar hayat oyun alanı olmasada.Haritayı okuyabilmek için pusulanızın olması şart.Olmazsa döner durur aynı yere varırsınız,farkedersiniz ki izlediğiniz ayak izleri sizin ayak izleriniz.Benim bir pusulam vardı,onu istemeden kırdım.Tuzbuz oldu.Şimdi ağaçların yosun tutan yüzeylerine bakıyor,karınca yuvalarını eşeliyorum.Kutup yıldızını bulabilmem ise tamamen bir mucize...

9 yorum:

Erol dedi ki...

bitkisel, dostum ben şu coğrafya dersinde anlatılan yön bulma zamazingolarını bir türlü anlayamamıştım. karınca yuvalarını ben de eşelerdim fakat içinde karıncalara ait televizyon ve çekyat v.s olduğunu düşünür onları almak için eşelerdim ama hiç bişey çıkmazdı. yıkılırdım. şimdi şu yıkık halimin sebeini sorsalar karınca yuvalarının da bunda bir payı oldugu söylerim. evet.

simiole paris carnet dedi ki...

Dun sabah saat 08.45'te, tek bir adet siyah deri erkek eldiveni gordum yerde,

Oglen saat 13.00 gibi, tek bir adet cocuk eldiveni gordum baska bir yerde, pembe,

Ve aksam saat 23'e gelirken, yirtik bir yun eldiven kaldirimin kenarinda.

Bitkisel, bulundugum sehire bir seyler oluyor. Anlayamiyorum. Diger teki olmayan eldivenlerle kaplaniyor sanki her yer, ne tuhaf degil mi ?

neval dedi ki...

terasta babamı çiçek sularken gizli gizli takip ederdik. dedektifçilik oynardık. o bizi görmez sanırdık.

Erdinç korkmaz dedi ki...

yönler en çok saklambaçta kaybedilirdi. kimse nereye gideceğini bilemeden koşturup dururdu. sonra sonra alışırdık, en güzel yerleri kapmayı çalışırdık. evet ama, yönlerin olduğunu bile bilmezken neden hep, zamanla aynı yere saklanırdık?

bir de ben büyüyünce yönümü saklayacaktım. ama unuttum.

lorablood dedi ki...

"..her ne kadar hayat oyun alanı olmasada."
-da ayrı yazilmaliydi sevgili Bitkisel.

Yıldızı bulabilmeni mucize olarak dusunursen zaten bulamazsin, aklını ozgur bırakmazsan..

Bir de o canavarlar hala sizin salondadır, hayret! nasil goremiyorsun?

Akıl vermiyorum tabi ki haddime degil ama yeni bir harita yapıversen, sanki..

Adsız dedi ki...

belki yazdigim hikayeye bir goz atmak istersin

QM dedi ki...

boyle bir oyun hic duymamistim, saklambac, yakartop, el kizartmaca gibi siradan oyunlardi bizim bildiklerimiz. bizim oyunlar, senin oyun yaninda cok sonuk kalmis...upgrade gerekmis.

. dedi ki...

bizim oyunlar1m1zda bunlar gibiydi.. hey gidi günler

simdiki çocuklar daha çok internet kafecilik oynuyo ne yaz1kki..

Adsız dedi ki...

benim pusula kırılsa daha iyiydi diyorum bazen ama belki de böylesi daha ii.
her zaman kuzeyi gösteremiyo sürekli yanlış kuzeyi gösterio değişken kuzeyli bi hayat yaşar oldum.hedefe varmayı unutacak gibiyim neresi kuzey derse gerçekten öyleymiş gibi yürüyorum artık karşılaştıklarım karşılaşacak olduğum hedeften daha önemli oldu onların daha fazla yeri var artık.hatta artık hedefi istemiyorum bile hele o pusula düzelirse yanabilirim ben alıştım her gün farklı bi hedef.öylece takılıyosun.küçük şeyler büyük şeyleri görmen için gözlük oluyo sana ..
işte böyle:))