22 Şubat 2006 Çarşamba

Sabah uyandığımda sağ kolum uyumaya devam ediyordu.Yatağın içine oturdum bir süre,uyansın diye bekledim.Baktım hiç oralı değil dürtükledim biraz.Cevap vermeyince telaşlandım,öldü falan sandım.Yanıma alıp lavaboya götürdüm,soğuk suyu görünce uyandı.Bazı sabahlar böyle oluyor işte...

15 Şubat 2006 Çarşamba

Saat geç olmuştu, etrafta hala ellerinde buketlerle gezen insanlar görülebiliyordu.Karda yağıyordu üstelik,kulaklıkta güzel bir şarkı vardı.3 saatlik uyku ile günü deviren bünye yak bir sigara daha deyivermişti.(SİGARA İÇENLER GENÇ YAŞTA ÖLÜR)Yürüdüm,yürüdüm."Gün bitti bitkisel" dedim,yürüdüm.Bir an arkamdan benimle aynı tempoda yürüyen birinin olduğunu önüme düşen gölgesinden farkettim.Yavaşladım ,yavaşladı.Dönüp bakacak oldum,bakmadım.Yürüdüm gölgesini seyrederek.Benim gölgemmiş meğer.
Acıyorum kendime ama neyseki uyumak için fazladan 1 saatin var.Tatlı rüyalar...

9 Şubat 2006 Perşembe

Cebinde çakısı,çekeceği,anti-em'i,çengelli iğnesi hiç eksik olmayan bir adamdır benim dedem.Eski adamdır,öyle derler oralarda.Dünya ilgi alanı dışındadır,çiftçi olmasından ötürü biraz ağaçla,otla,toprakla ilgilenir o kadar.O da yazdan yaza.Eskiden süpürge satardı pazarlarda,hani şu el süpürgeleri varya onlardan.Satmıyor artık yaşı ilerledi,teknoloji çok gelişti.(Artık Arzum Onan var,onun vızırvızırı var)Lakabıda oradan gelir,pek sık kullanılmasada.Bu lakab yazları yanına gittiğimde "sen kimlerdensin delikanlı ?" sorusuna en net cevaptır.Onu herkes tanır,eski adamları herkes bilir. İstanbul'a gelir arada, sıkılır sıkılır döner.
İşte dedemin olmayan hayat felsefesini bu ziyaretlerinden birinde farkettim.Yine sıkılmıştı hava almak için dışarı çıkmıştık,çok kalabalık bir caddede kaldırımın en yavaş yürüyen ikilisiydik.Moralim bozuktu,canım hatırlamadığım bir şey yüzünden sıkılmıştı.Hiç konuşmadan yürüyorduk.Kara kara düşünüyordum.Pekte konuşmaya niyetim yoktu ki "İncirler dombalak vermiştir" dedi dedem.( İncirin olmadan önceki en küçük halinden bahsediyor.İncire incir dombalağı diyorlar oralarda,komik aslında )Bu hengamenin ortasında bu çetrefilli hadiselerin içinde incirin ne önemi vardı anlamamıştım tabi. "Ne inciri dede ya" dedim sadece.Konuşmadan yürümeye devam ettik.Dedemin o günlerde tek merak ettiği şey bahçesindeki bir kaç tane incir ağacının dombalak verip veremediğiydi.Üstelik takma dişleri yüzünden incir yiyemezken.Onun doğası bu dünyayı biryerlerde bırakıp,sadece yiyemediğin incirleri merak etmek.Önemsemek.Herşey bundan ibaret.Daha yeni yeni anlıyorum.Kesinlikle incirler daha önemli...