31 Aralık 2005 Cumartesi

Sevgili 2006,

Gelmene 1 gün kala,biliyorum biraz geç oldu ama sana bu satırları yazmaya kendimi mecbur hissediyorum.Çok daraldım,çok bunaldım 2006.Bıktım Noel babalı maillerden,telelevizyonda Nimet abla'yı seyretmekten.Durum bildiğin gibi değil,geleceksen gel artık.Gel ama sorun istemiyorum peşinen söyleyeyim ha ona göre .Huyun suyun 2005 gibi olmasın hiç uğraşamam,halim yok.Hiç birşey beklemiyorum ayrıca senden sağlıkta getirme,mutlulukta,huzurda.Kim ne istiyorsa getir ama bana hiçbir b.k getirme,bana hiçbir şey getir sadece.Hiçbir şeye ihtiyaç duymamak gibi olsun,hiçbir iz bırakmamak gibi birşey.Yalnız başına ölmek gibi bişey.

Hasretle gözlerinde öperim.

Sevgilerimle
Hiç kimse

18 Aralık 2005 Pazar

Zaman o kadar hızlı akıyor ki,dün dediğim şey aslında çoook geçmişte kalmış gibi.Dedemin 50 yıl önce dediği şey benim için 150 yıl önce sanki."Hey gidi hey,eskiden şu şöyleydi" demeye çekiniyorum bu yüzden benden yaşça çok büyük insanların yanında."Ulan yaşın ne,başın ne.Ne konuşuyosun sen zibidi" derler adama.Ama öyle,zaman öylesine hızlı ki onların birkaç günü benim birkaç saatim.Dedemin 74 yaşı benim 24 yaşım.Yetişemiyorum.Uykuya bu kadar direnmem hep bu yüzden,bu yüzden arkadaşımı birkaç aydır görmediğimi farkedememem.

13 Aralık 2005 Salı

Evet çok işim vardı,eğitimlerim vardı haftasonu rezil olmuştu.Hasta oldum birde üstüne,gömlekle gezdim buna rağmen şirket bahçelerinde çivi çiviyi söker hesabı.
Hiçbişey dokunmuyorda sümüğümün akması çok zoruma gidiyor.Kağıt mendil kullanamayan biri olarak,masamla lavabo arasında mekik diplomasisi yapıyorum.( Bu lafı çok seviyorum ben iyiki kullanmışım,mekik diplomasisi.Uzay mekiği gibi.he hey ) Çocukken herşey çok kolaydır,koluna sürersin sümüğünü olur biter.Bilekte oluşan sümüğe bağlı yaraların sızısı ise hala yüreklerdedir.Herneyse fazla uzatmayalım,işte merakla beklenen mutlu olma bahanelerim;

1-Dedeevinde çinko çatının yağmurda çıkardığı sesi dinlemektir,akabinde tatlı bir uykunun bastırmasıdır.
2-Her duyulduğunda insanı sigara yakmaya iten şarkıdır.
3-Boztepe'den şehre bakmaktır.
4-Yatıya kalan arkadaşlara pijamalarını vermektir.
5-Gecenin köründe sıcak ekmek almak için fırın aramaktır.
6-Arkadaşlarla nargileye gitmektir ve ardından üste başa sinen mayhoş kokudur.
7-Baş ağrısı olmadan uyanmaktır.
8-Uzun yolculuktur,yolüstü lokantalarında çorba içmektir.
9-Yaylaya çıkmaktır,orada tırmanabileceğin en yüksek yere tırmanıp gökyüzüne herkesden daha yakın olmaktır.
10-Mutluluğu tanımlayabilecek 9 tane örneğimin hala olmasıdır.

Şıpsevdi sakızlarından çıkan aşk tanımlarına benzedi bu.

Eğer birilerine topu atmak adetse
silenzio olsun,çamurdan olsun.

5 Aralık 2005 Pazartesi

Tanımadığı insanlara abi,amca,teyze,abla diye biraz daha yaşlıcaysa nine,dede diye hitap eden oldukça samimi insanlar olduğumuz kanaatindeyim.Beyefendi demeye çalışmışız mesela olmamış,becerememişiz.Bize özgü değil çünki,ne olmuş sonuç Bey amca olmuş.Hanım abla'da onun gibi mesela.Dünyada böyle başka bir millet yok sanırım,varsa çıksın karşıma biz varız desin.

27 Kasım 2005 Pazar

İstanbul minibüsçüleri enteresan insanlar.Yolcuları matruşka gibi iç içe geçirmek suretiyle 15 kişilik araca 35 kişi bindirebilirler bunlar.

23 Kasım 2005 Çarşamba

Saçları kuruttuktan sonra kurutma makinası ile kazağın,gömleğin içine sıcak hava tatbik etmek,insana içten içe anlaşılmaz bir mutluluk veriyor.

14 Kasım 2005 Pazartesi

7-8 yaşlarındayken ev ahalisinin çayı saat yönünde karıştırdığını farkettim.Farkettim diyorum çünki ben aksi yönde karıştırıyorum.Sonra sonra bulunduğum her çay içilen ortamda buna dikkat ettim.Gözlemlediğim insanların neredeyse %99'u saat yönünde karıştırıyor çayı.Bu durum istem dışı çıkıyor ortaya sanırım,kimse çay karıştırmayı birilerinden öğrenmiyordur herhalde.

6 Kasım 2005 Pazar

Birilerini öldürürken yakalıyorum kendimi çoğu zaman,eşşek sudan gelinceye kadar dövdüklerimde oluyor.Bazen servis şoförünü,bazen köşe başında dikilen köşe başı adamcıklarını,bazen de akbil dolduran hafif sakallı adamı.Bazen meşe odunu,bazen de kızılcık sopası kullanıyorum.Yani anlık cinnetlerim oluyor kafamın içinde.Halbuki çokta sakin biriyim ben,ne yapıyolarsa artık beni bu kadar kızdıracak.

31 Ekim 2005 Pazartesi

Denedim ama olmadı,ben yalnız başıma boşboş dolaşamıyorum.Bi çıkıpta hava alıp gelemiyorum.Etrafta amaçsızca dolaşan güruha karışamıyorum.Aralarına karışamadığımı bildiğimi bildiklerinden olsa gerek bunu bana belli etmiyorlar,ben usulca eve dönüyorum.Belki biraz uyursan herşey düzelir.Belki şehre bir film gelir,bir güzel orman olur yazılarda belki.

22 Ekim 2005 Cumartesi

Gün 34 saat olsa yinede yetmez,ben uykuya direniyorum hala. Uyursam birşeyler kontrolümden çıkacak sanki,halbuki hiçbir şey kontrolüm dahilinde gelişmiyor.Peşinden sürükleniyorum olayların,birşeyi bekliyorum ama ne olduğu hususunda hiçbir fikrim yok.Herhangi bir konuda fikri olmayan biriyim ben aslında.Aslında ben yokum ama yanıbaşınızdayım.Otobüste uyuklayan,başı omzunuza düşen adam benim.

14 Ekim 2005 Cuma

Düşünmeyi bıraktım.Artık düşünmüyorum.Dediklerine göre ilk 1 haftayı atlatırsan gerisi gelirmiş.Daha önce deneyenler söyledi.Ellerim titriyor,dizlerim boşalıyor bazen.Düşünmeden hareket ettiğim için çok çabuk sinirleniyorum ayrıca son günlerde.Vücudumun bir süre böyle davranması normal,kolay değil tabi yıllardır düşünüyorum.Yine daha önce bırakanların tavsiyesine göre sakız çiğnemek,çekirdek çıtlatmak felan bi nebzede olsa unutturuyormuş düşünmeyi.Ama en iyisi televizyon seyretmek sanırım,o zaman hiçbir şey düşünmüyor insan.Haftada azami iki bilemedin üç saat televizyon seyreden biri olduğum için kendimden utanıyorum,çok sağlıksız çok.Salaklar kulübünede üye olabilirim aslında,grup terapisi iyi gelir belki.Ne dersiniz hoş olmaz mı?

6 Ekim 2005 Perşembe

Herbalife'ı kutluyorum açtığı sitenin adından dolayı.Dengeli beslenerek akabinde sağlıklı bir hayata kavuşmayı çağrıştıran en güzel isim bitkiselhayat,fevkalade.

Birkaç ay evvel bu ürünlerin tanıtımını yapan bir bayanla tanışmış bulundum tesadüfen,bir arkadaş ortamında.Böyle masa donatılmıştı pastalar,börekler,çörekler falan.Yani dengesiz beslenmenin daniskası.Kız ilk başta normal senin benim gibiydi.Masayı görünce kendini kaybetti,lokma yemedi.Ürünler hakkında konuşmaya başladı sonra anlattı,anlattı,anlattı,uyuttu,uyandırdı,bayılttı,samimiyetten çok uzaktı,ayılttı,bir daha uyuttu,sonra gitti.Anlattıkları doğruydu ama sıkıcı olsada.Sağlıksız besleniyoruz,hele hele tuğla,kiremit,cam yiyen adamlar var ben onlara çok acıyorum mesela.

30 Eylül 2005 Cuma

En büyük eğlencem insanları seyretmek ve denklemlerini kurmak.Herkesin bir formülü var,değerleri yerine koyunca sonuca ulaşıyorsunuz.Kötü bir matematikçiyim aslında ama dediğim gibi benim ki eğlence.Mesela "mutlak değer" denince kafam karışır ama "mutlak gol pozisyonu" denince herşey daha nettir.

23 Eylül 2005 Cuma

Monitöre konan sineği kovalamak için mağsun imleciyle hamle yaptım,tabi sinek pek aldırış etmedi bu duruma.Ben herşeyi mağusla yapabileceğimi sanıyorken, o bütün bu sanallığın farkında Neo misali "Bana sökmez,kaşık da yok imleç de" der gibiydi.Bu iki oldu.Aklıma daha önce mağusla Kepslok tuşuna tıklamaya yeltenişim geldi.Eğer buna benzer bir durum daha cereyan ederse direk göbekten USB bağlatıcam olmuyor böyle.

21 Eylül 2005 Çarşamba

"Hiçbir yeri burayı özlemedim kadar özlemedim ben" dediğim yerdeydim.
Yıldızları seyrettim.
Son 1 yıl içinde yürümediğim kadar yolu 1 haftada içinde katettim.
Hiç olmadığım kadar sosyaldim.
Güzel kızların hep en uzak masalarda oturduğu kafelerde yemek yedim,elvan gazoz içtim.
(Şaka lan) Ama olsa içerdim.Kolalı sakız bile çiğnerdim.
450 metreden şehri seyrettim.
Dandik telefonumla bir sürü fotoğraf çektim.
Yaptıklarım bundan ibaret ya da ben yazma engelliyim.

9 Eylül 2005 Cuma

Sayfayı sizlere emanet ediyorum.
Bitkileri sulayın,arada havalandırın.
10 gün sonra burdayım.

3 Eylül 2005 Cumartesi

Gözlerimi kapattım,kulaklarımı da tıkadım.
Bu hengâmeden bıkmıştım.
Aklıma geldin,korktum.
İyi olmana sevindim.
Orada olsaydım gözlerinden öperdim.

28 Ağustos 2005 Pazar

Anlıyorum bazen
Yolun nereye çıktığını
Senin neden orada olduğunu
Benim neden burada olduğumu
Adı şu an aklımdan geçenin adının
Ben bunları yazarken
Radyoda çalan şarkıdada geçişini
Tesadüf

Anlamıyorum bazende
Diş hekimlerinin
Neden artık yumurtanın yarısını fırçalamadığını
Sirkede neden bekletmediğini
Gerizekalı Neşe'nin
Neden artık saçının yarısını kepek şampuanı ile yıkamadığını

Gözlerimi kapattım
Eğer gerçekse,
benim gördüğüm şey değilse
Dünya nerede ?

18 Ağustos 2005 Perşembe

Bu berber milletinin çok konuşması kadar sinir bozucu bir durum daha varsa,o da hiç konuşmamasıdır.

15 Ağustos 2005 Pazartesi

Haşlanmış mısırı sıra sıra yiyen başka bir ruh hastası daha varsa beri gelsin.

9 Ağustos 2005 Salı

Herşey eskisi gibi
Sanki birşeyler düzelecekken
Sanki herşey yoluna girecek gibiyken
Tamda oldu,olacakken
Az kaldı derken
Herşey eskisi gibi

7 Ağustos 2005 Pazar

Kardeşim o parlak fikirlerinden birini daha dile getirdi ve bende onu uyguladım.Sonuç enteresan;ansiklopedi sayfaları ile kaplı bir duvar*.Duvarı gören babamın fikri ise kardeşiminkini ezip geçecek nitelikte "Ooo çok iyi olmuş.Hımmm bütün odayı böyle kaplayın,tavanlarıda kaplayın"

*Bkz. Foto-sentez

26 Temmuz 2005 Salı

Çok sıkıcı,yazların en kötüsü bu.
Her yer insan,ben insanları sevmem.
Sürekli anlatmalarından hoşlanmam.

Sıcak

Terliyoruz,vıcık vıcık,tuzlu,kötü kokulu.
Deodorantlar terlemeyi önlüyor da,
sanki dışarı değilde içeri akıyor gibi.

Uyusamda uyumasamda,uykusuzum.
Başım ağrıyor,hiç durmadan.
Son 3 gün içinde 15e yakın ağrı kesici içtim sanırım.
Daha fazlada olabilir,emin değilim.

Hatırlamıyorum,hiç birşey hatırlamıyorum.

Unutuyorum.
Dün tanışdığım bir kızın adını 10 saniye içinde unuttum.
Adı Gülpembe ,sonradan öğrendim.
Az bulunur cinsten bir isim,nasıl unuttuysam.

Kalbin bazen çok hızlı çarpıyor,buda yeni peydah oldu.
Sanki böyle çok heycanlanırsınızya,korkarsınız hani.
Yok,gönül meselesi değil.
Başka birşey bu,telaş,panik.
İşkillenmeye başladım.

Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var,
ama arkadaşlarımda yanımda olsun istiyorum.
Nasıl olacaksa ikisi birden,
çelişkili ifadeler veriyorum.

19 Temmuz 2005 Salı

Telefon çalar,telefonu bitkisel cevaplar.
Bitkisel-Efendim.
Bayan Anonymous-Orası Greko Hasan'ın evi mi?
Bitkisel-Kim?
Bayan Anonymous-Greko Hasan !!!
Bitkisel-Yok , burası Greko Hasan'ın evi değil.
Bayan Anonymous-Haaa, iyi o zaman.
Görüşme biter,bitkisel odasından çıkar.Baba içerden seslenir.
Baba-Arayan kim?
Bitkisel-Greko Hasan'ı arıyorlarmış.
Baba-Kim?
Bitkisel-Greko Hasan !!!
Baba-?
Bitkisel-Güreşçi galiba.
Baba-???
Yüklü telefon faturalarıyla bir alakam olmadığını,adsl faturamın sabit ve telefon faturasından ayrı olduğunu anneme ispatlamam 3 ayımı aldı.Şimdi elektrik faturasının yüksek olmasında bilgisayarımın bir etkisi olmadığını ispatlamam lazım.Görünen o ki bu biraz zor olacak.
Yakın bir zamanda doğalgaz ve su faturasındanda bilgisayarım sorumlu tutulursa hiç şaşırmam.

12 Temmuz 2005 Salı

1 Temmuz 2005 Cuma

Benim hikayemin yazarı yok,kahramanlar Allah'a emanet.

25 Haziran 2005 Cumartesi

İlk iş görüşmemdi.
Bir odada 9 kişiydik.Herkes en süslü laflarını sarf ediyor söz hep en son bana geliyordu.
Mülakatı yapan geveze adam "En belirgin özelliğiniz nedir?" diye sormuştu.Bende herkesi dinledikten sonra "Buradaki herkesden daha samimiyim" demiştim.Bir anda hiç düşünmeden çıkmıştı ağzımdan,halbuki farklı bir pazarlama stratejim vardı.Bir hafta sonra sonuç hakkında haberdar edilmek üzere sözleşerek çıktık odadan.Kara kara düşünmeye başladım sonra.Söylemek istediğim bu değildi aslında,samimiyetsiz bunlar hocam hepsi rol kesiyor demeye getirmiştim lafı istemeden.Hay dilini eşşek arıları soksun die söylenerek geçti bir hafta.Sonra aradılar,kabul edilen üç kişiden biriydim.

22 Haziran 2005 Çarşamba

Yastığa başımı koyduğumda o kadar çok konuşuyorum ki kendimle,uyuyamıyorum.Kendimle muhatap olmamak için,kendimle konuşmaya başlamadan önce sızıvermek için olabildiğince geç yatıyorum.Formülünü çıkarttım ben bunun ortalama 3 bilemedim 3,5 saat uyursam,gözlerim kaymaya başladığında hemen yatarsam kendimle karşılaşmadan uykuya dalabiliyorum.Anlattıklarım o kadar sıkıcıki,başka biriyle çok güldüğüm birşeyi birbaşkasına anlattığımda aynı tepkiyi alamamak gibi geliyor bazen.

21 Haziran 2005 Salı

Düdüğün içindeki küçük boncukla mause'un içindeki topu birbirine benzetiyorum.Boyutları,fonksiyonları ve kullanım alanları çok farklı olmasına rağmen...
Optik düdük diye birşey var aklımda ama öyle birşey yok aslında.

18 Haziran 2005 Cumartesi

Saçımdaki ilk beyaz telle karşılaşınca biraz korkmuştum ama şimdi geçti.Dökülüyor diyede telaşlanmıştım bir aralar,ama üzerinden bir hayli vakit geçmesine rağmen hala kafamda yeterince saçımın olması paranoyak olduğumu gösteriyor.Ama şimdiki durum biraz farklı,açık seçik beyaz bir tel buldum kafamda,bembeyaz.

13 Haziran 2005 Pazartesi


Telaşa mahay yok,herkese yetecek kadar var.

9 Haziran 2005 Perşembe

İşten çıkmış eve gidiyordum.Meyve suyu almak için bakkala yönelmiştim.Tam bakkaldan içeri girmek üzereydim ki,çevredekilerin şaşkın bakışları arasında geri gönüp karşıdaki diğer bakkala girdim.Çünki orada aynı meyve suyu daha ucuzdu,onun yanınada 3 tane çokomilk.Biri bana,biri kardeşime, bir tanede valideme.Çevredekilerin aynı şaşkın bakışları arasında bakkaldan çıktım,henüz 10 adım atmamıştım ki kardeşimin şehir dışında olduğu aklıma geldi.Yüzümde çiçekler açtı ,demek ki payıma 2 çokomilk düşüyordu.Günün en keyifli anı bu kadar basit bişeyden kaynaklandı işte,basit insanların basit mutlulukları herşey bundan ibaret,evet.

8 Haziran 2005 Çarşamba

Beynimi yıkatmaya karar verdim ben.
Böyle olmaz,bu hayat bu kafayla çekilmez...

6 Haziran 2005 Pazartesi

Hiç sarhoş olmadım,24 yıldır ayık geziyorum.Düz bir çizgide yürümek buna rağmen zor,hep zikzak hep zikzak...

5 Haziran 2005 Pazar

Hayat bilmez
Ölür sessiz sakin
Ötenezi ister
Hasta kalbim...

31 Mayıs 2005 Salı

Rutubetten tıkanmış tuzluk gibiyim,dökemiyorum içimi.
Tadım yok,tuzum yok.

30 Mayıs 2005 Pazartesi

Çocukken hep kamyon şoförü olmak isterdim ben.Kozmonot olamayacağımı farkedince ( o zamanlar yaşıtlarım astronot olmak istiyordu,bende gıcığına kozmonot ),bu istek iyiden iyiye kabarmıştı.Onlar her yere gidiyorlardı,yalnız başlarına gidiyorlardı,yüksekten bakıyorlardı diğer araçlara,her uyandıklarında farklı biryerde oluyorlardı,çamurluklarında resimler vardı,
kasalarında "bir sana birde sabah uykusunda doyamadım" diye yazıyordu,bazıları dızzzzzt dızzzzzt diye tuhaf ama beni cezbeden bir ses çıkarıyorlardı,Shell Rotella kullananlar yolda kalmıyorlardı çünki,böyle sudan sebeplerim vardı çünki.Hala aklımın bi köşesinde,kızmızı kafa bir MAN'a atlayıp;


"Gölgemi aldım yanıma
Vurdum hasretin yoluna
Benzedim bahtsız Mecnun'a
Yüce Mevla'ya sığındım "

diye mırıldanarak ufukta kaybolmak varya neyse.Yine maksadını aşan söylemler içine girmek istemiyor,bu post'umu THK'a bağışlıyorum.

29 Mayıs 2005 Pazar

Yaklaşık 30 saat süren su kesintisinin üzerine birde elektrikler kesilince,haftanın sözü okkalı bir küfrün ardından babamdan geldi."Savaşmı çıktı ulannn".

25 Mayıs 2005 Çarşamba

Sınavlar yakın,ders çalışmalıyım.
İş değiştirdim,herşeyi baştan öğrenmeliyim.
Öğrendiklerini unutmamak için,çaba sarfetmeliyim.
Bunları yapabilmek için,daha az uyumalıyım.
Zaten günde 4 saat uyuyorum,başka ne yapmalıyım.
Midem çok fena,doktora gitmeliyim.
Çok geriliyorum bazen,kum torbası bulup dağıtmalıyım.
Üstüm başım batmış,yeni bişeyler almalıyım.
Odam çöplüğe döndü,ortalığı toparlamalıyım.
Okumaya zamanım yok,kitap okumalıyım.
Elimde okunmayı bekleyenler var,onlardan başlamalıyım.
Yardıma ihtiyacım var,çok dua etmeliyim.
Ama daha önce,yardımı haketmeliyim...

21 Mayıs 2005 Cumartesi


Bir gruba dahil olmaya çalışan gençler,suç aletleri ile birlikte kıskıvrak yakalandılar.Polis,gençlerin yeni bir eylem hazırlığı içinde olduklarını bildirdi.Gençler ;yorum alanlarını mesaj panosuna çevirmek,içeriği zayıf yorumlar yapmak,ileriye dönük faydalı bilgiler bırakmamak gibi suçlardan dolayı uzun süredir aranıyorlardı.

20 Mayıs 2005 Cuma

Başım çok ağrıyordu 1 tane ağrı kesici içtim.Kesmedi 1 tane daha içtim.İkinci haptan sonra aklıma çocukken ilaçlara ( özellikle ağrı kesiciler,aspirin,panalgine vs. ) olan hayranlığım geldi.Farmakoloji büyük birşeydi benim için o zamanlar,haplar sihirli şeyler.Bu haplar ağrıyan yeri nereden biliyordu,nasıl buluyordu aklım almıyordu o zamanlar.Kendimce teorilerim vardı üstelik.Mesela bir ağrı kesici yetmedi bir tane daha mı içtik,demek ki bu ağrı kesici ağrıyan bölgeyi bulamadı,şu an olduğu gibi.Diğerini içelim belki o bulur,işte buna benzer saçma şeyler.

Birgün birgün bir çocuk
Evede gelmiş kimse yok
Açmış bakmış dolabı
Şekerde sanmış ilacı
Yemiş yemiş bitirmiş
Akşama başlamış sancı...

İlaçlarla ilgi olarak o yıllardan aklımda kalan tek şey bu,gerisini hatırlamıyorum.O ağrı kesicilerede eskisi kadar hayran olmadığımı fark ediyorum bazen,özellikle üçüncü ağrı kesiciye ihtiyaç duyduğum zamanlarda.

12 Mayıs 2005 Perşembe

Her elektrik telinde mutlaka bir uçurtma kuyruğu veya gövdesi olur ,böyle topak topak ipler falan sarkar.Eskiden çok olurduda,şimdilerde pek kalmadı.Pıley sıteyşın falan oynuyor şimdiki çocuklar ondan belkide.Bir kaç tane kaldı onlardan,onlarda bir tuhaf.Otobanda uçurtma uçurmaya çalışan versiyonları var,geçen gün gördüm.Uçurtması tele takılmıştı,kurtarmaya çalışıyodu.Tellere takılır bazen uçurtmalar,kurtaramıyacağını oda öğrenecek.Sonuç olarak midem daha iyi diyebilirim,bu talcid denen ilaç benim baş tacım bundan böyle.

9 Mayıs 2005 Pazartesi

Düşlerin en güzel yerinde
Beklersin
Ben uyanıveririm
Bitkisel hayatımsın
Acı beynime sızar
Ölmeni beklerim

1 Mayıs 2005 Pazar

Çakmak sigara pakedine sığsın diye 3 sigarayı ardarda içebilen bi insanım.Evet,var öyle takıntılarım.Kim akıl etmişse,komik aslında.Aslında herşey çok komik...

27 Nisan 2005 Çarşamba

24 seneyi geride bıraktım 2 saat 25 dakika önce.25.seneyede gireli 2 saat 25 dakika olmuş.Geçen zaman zarfında neler yaptığıma bakıyorumda,hep yarım kalmış birşeyler görüyorum.Öyle böyle değil ama,epeyce fazla.Pek dışarı açılmamışım,yolculuklar hep içe doğru olmuş.Birkaç kız arkadaşım olmuş mesela,onlarda beni terketmiş bu zaman zarfında.Benim terkettiğim olmamış hiç.Az insan tanımışım, iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar arkadaşım olmuş.14 yıl öğrencilikle geçmiş,neredeyse ömrümün 3de 2si.3 sene işimle uğraşmışım.Yaklaşık 6 sene kadar uyumuşum.Yaklaşık 18.000 kere yemek yemişim.Bu hesaplar uzar gider böyle.Toplama bakınca fena sayılmaz,idare eder,eh işte,şöyle böyle,ağır aksak,tıngır mıngır,buda böyle uzar gider...

*Sonra karanlık sokakta kaybolup gidiyorum,fonda Grup Yorum - Uğurlama...

26 Nisan 2005 Salı

Çok komik göbek deliğinde pamuk birikmesi,böyle küçücük bi topak.Hiç dokunmasam ne kadar birikir acaba die merak ediyorum aslında.Bu günden tezi yok başlıyorum biriktirmeye...

17 Nisan 2005 Pazar

"Tıırrrrt biiip" die bişey var aklımda neydi hatırlamaya çalışıyorum günlerdir.
Reklamdı sanırım,ama ne reklamıydı hatırlayamadım.
Hiçbirşey çağrıştırmıyor.
Tıırrrrt biiip,tıırrrrrrrrrrt biiiiiip
Yok yok hiç birşey çağrıştırmıyor,deliriyorum galiba!!!

16 Nisan 2005 Cumartesi


Hey gidi günler hey,sabahlara kadar MoHAA oynanan günler...

11 Nisan 2005 Pazartesi

Bu sabah TRT3'de "İstasyondaki Pastane"yi izledim.Yayınlandığı sene (sanırım 1989 veya 1990 dı) bu dizinin hiç bir bölümünü kaçırmamıştım,10 yaşındaydım.Dünya henüz küreselleşmemiş bense henüz bireyselleşmemiştim.Kişiliğim şekillenirken Susam sokağından sonra beni en çok etkileyen yapımdı,hafızama kazınmıştı.İzlemeye devam edip,çocukluğuma inmeye çalışacağım.Tedavim için gereken bazı ipuçlarını orada bulmayı umuyorum.

8 Nisan 2005 Cuma

Az önce ışıklar söndü,onlarca monitör aydınlatıyor burayı.Kocaman camlardan dışarıya bakıyorum,hava çok sisli.Oturduğum yerden kar yağıyormuş gibi görünüyor oysa.Bense önemli bir iş için saat 4'e kadar burda beklemek zorundayım.Bunları okumaya başladım vakit geçsin diye.Kimbilir kaç kez okudum bunları,sizde okuyun.
Biliyorsun, hepimiz yalnızız bu şehirde. Özledik desek de yok aslında kimsemiz. Hava soğuyunca. Senin sesin uzaktan yanımıza. Koşarak gelen.

7 Nisan 2005 Perşembe

Dün akşam yemekten sonra bi ağırlık çökmüştü üzerime,oturduğum yerde hafifce kaykılmıştım.
Bir iki dakıkalığına içim geçmiş,rüya gördüm o arada.Rüyamda bi kız vardı,gözleri bi kızın güzelliğini bozmayacak derecede büyüktü.Yuhh dedim ne büyük gözleri var.Birazcık Ebru Aker'e,birazcıkta Şahsenem'e benziyodu sanki.Bana göz süzdü "naber?" gibisinden bişey geveliyordu ki ağzında,uyandım.

1 Nisan 2005 Cuma

Fark ettim ki Coşkun Sabah son 15 senedir Anılar'ı söylüyor,
belkide bana öyle geliyordur.

29 Mart 2005 Salı

Hani bazen çok kötü bi rüya görürüzde,
hani böyle kötü kötü adamlar kovalarda,
hani böyle çok yüksek bi yerden düşer gibi oluruzda,
büyük bi korkuyla uyanırız.
Gördüklerimizin rüya olduğunu anlamamız birkaç milisaniye sürer ancak,
hani uyanır uyanmaz çok rahatlarız,mutlu oluruz.
"Neyse rüyaymış" der,huzurlu hissederiz kendimizi.
İşte benim öyle bi huzura ihtiyacım var,birden bire hissedilen türden.
Zillere basıp basıp kaçdığım günler çoktan geçti,
Dizlerimde yara kabukları yok artık,
Aşık olmam lazım.

22 Mart 2005 Salı

Lavabo tıkandığı zaman,havuz problemlerine daha büyük bir saygı duyuyorum.

18 Mart 2005 Cuma

Annem televizyonun kumandasıyla gelir odama ve der ki;
"Rengini ayarlarken hep gitti"
Bunu hep yapar,bu olağan bir şeydir aldırış etmeyiz.
Bende büyük bir özgüvenle yerimden kalkar,
küçümser bi bakış atarak kumandayı elinden çeker alırım.
Ayarları yaptıktan sonra annem sorar;
"Nasıl ayarladın?"
Bunu hep sorar,bu olağan bir şeydir aldırış etmeyiz.
Ben yine büyük bi özgüvenle derim ki;
"Aha bunlara basınca düzeliyo"
Annem tekrar kumandayı alır bakar gösterdiğim tuşlara ve der ki;
"Bende onlara bastım ama hep karıştı"
Bunu hep söyler,bu olağan bir şeydir aldırış etmeyiz.

15 Mart 2005 Salı

Terliklerimi nerede ve ne zaman çıkarttığımı hiçbir zaman hatırlamıyorum.
Üstüne üstlük aradığımdada bulamıyorum.
Ama ne zaman ki gece lambaları yakmadan mutfağa gitmeye çalışsam,
ayağıma ilk dolanan terliklerim oluyor.

Geceleri bu terliklerin evin içinde kafalarına göre dolandıklarını düşünüyorum
Olur olmaz bi zamanda,olur olmaz bi şarkının dilime dolanması gibi.
İşte böyle zamanlarda
Erkan Oğur dinlemek herşeyi çözüyor.

7 Mart 2005 Pazartesi

Üşengeç biriyim kabul ediyorum.
Bir tabak yemeği ısıtmaya bile üşendiğim için,aç aç otururum bazen.
İyice abartıp,tuvalete gitmeye bile üşendiğim olur bazı bazı.
Buraya yazmayada üşeniyorum bazen ya neyse.
Ama gömleklerin düğmelerini çözmeden,
kazak çıkartır gibi çıkartmamın
ve yine aynı şekilde giymemin bu durumla bir ilgisi yok.
Bu sadece gömleklere özgü bir durum.

2 Mart 2005 Çarşamba

Nasıl oluyorda ayağımızdaki en küçük parmak olan küçük parmağı gidip kapıya,gidip masanın ayağına,gidip sandalye çarpıyoruz.Halbuki ayak baş parmağımız daha büyük ve ileride,yani bu tip tehlikelere daha açık ve savunmasız.
Canım sıkılıyor,hem kafamda karışık...

26 Şubat 2005 Cumartesi

Sabahın köründe kalkacağım,işe gideceğim.
Gece işten çıkacağım,eve geleceğim.
Bu iki eylem arasında tam 19 saat var.
Sabah hazırlığını,bişeyler atıştırmak için geçirdiğim vakti
Birde yolda geçirdiğim süreyi çıkarsak kalır 17 saat
Saat şimdi 02:30 sularında seyir halinde
ve saat 06:00'da kalkmam gerek
yukarıda yazdıklarımı yapabilmem için,
ama henüz uyumuş değilim.
bunca lakırtının özü şudur ki "Yazık bana..."

22 Şubat 2005 Salı

Sevmiyorum kardeşim dilimlenmiş ekmeği ben,gelenekçiyim ekmeği kırmam lazım.Gerçi o zamanda şokella sürülmüyor üzerine ama o olmadanda yaşayabilirim,sanırım yokluğuna alışabilirim.

14 Şubat 2005 Pazartesi

Sevgililer gününe yalnız girdim,muhtemelen yalnız çıkıcam.
Yalnız,bu kelimeyi doğru yazıp yazmadığımı anlamak için Türk dil kurumunun sayfasına girdiğimi itiraf ediyorum.Bugün yurdumun çok dinlenen yarı Türkçe yarı İngilizce isimli radyosunda program yapan adını bilmediğim bi hatun kişi Programına başlarken,"Evet bugün sevgililer günü,sadece sevgililerin değil birbirini seven herkesin günü o yüzden..." die zırvalamaya başlayınca kulaklarımı tıkamak zorunda kaldım.Evet bugün tuhaf bi gündü,kesinlikle...

12 Şubat 2005 Cumartesi

Köpeği (snoopy) kendinden daha meşhur Charlie Brown misali "vay bana vaylar bana" diyerek gezer dururum.
Şehir bezgini olmuşum,sokağa çıkmak istemem.Beni çeken bişey yok etrafta,asosyalitemin zirvesindeyim.
Arkadaşlar dönmeli bir an önce,Çemberlitaş'a gidilmeli elmalı nargile içilmeli hatta suyu kafaya dikilmeli.
Kamışla kaynar çay içer 1.dereceden yakarım ulan kendimi yeter.

10 Şubat 2005 Perşembe

Birkaç plastik mandal karşılığı eskiciye satılan eski buzdolabı,fırın,ütü canlı olsaydı herne hissedecekse işte
onu hissediyor insan bazen.Mandallar o dolabın yokluğunu unutturur mu?

Evet tahta mandallar geldi şimdi aklıma,ıslanınca çürüyen tahta mandallar.

8 Şubat 2005 Salı

Arkadaşımla konuşurken güzel bir tespit yaptık.
Hiçbir işim olmamasına rağmen,
yapmam gereken şeyleri yapmaya vakit bulamayan biriyim.

7 Şubat 2005 Pazartesi

Heryer kar revan içinde,
penceremin havalandırmaya bakması hiçte hoş değil bu durumda
pencerenin önüne küçük bir kardan adam yapıp
sonra onu aşağı atma ve o düşerken ardından
"hayııııııır" diyerek ona dublaj yapma keyfinden mahrumun.

16 Ocak 2005 Pazar

yağmur yağıyor dışarda,sesini duyabiliyorum.
odamın camı havalandırma boşluğuna bakıyor, yağmuru seyredemiyorum.
Ama seyrediyormuş gibi yapabilirim.
Bi hikaye vardı,hani hastanede yatan 2 hasta vardı biri kördü.
Diğeri ona camdan bakıp dışarıdaki parkı anlatıyordu
mutlu insanları anlatıyordu parkta gezen.
Sonra anlatan ölüyordu,kör olan iileşiyordu.
Odasındaki cama gidiyordu ilk işama pencere havalandırmaya bakıyordu.
Sadece duvar vardı,sadece duvar...
Hayat böyle işte,nasıl baktığına bağlı birazda
Ben duvar görüyorum mesela bakınca...

14 Ocak 2005 Cuma

Ekmeğin üzerindeki küçük kağıdı yırtmadan sökmek bazen çok zor oluyor...

13 Ocak 2005 Perşembe

kar yağardı şehre bahçe bembeyaz
biz yine dikilirdik bahçede bu eziyet hep sigara için.
ve yine sen geçerdin yanımızdan,
derin bi nefes alırdım sigaradan
ağzımdan çıkan dumanmı yoksa buğumudur bilemezdim
onlar seni farketmezdi,
sen bizi farketmezdin
ama ben hep farkederdim...
diğerlerinden farkım bundan ibaretti
Fark edebilmek....

11 Ocak 2005 Salı

yarım tabak pilavı yemeden bırakınca
arkadaşım"öteki tarafta kovalar,ye onu" dedi.
hiç yiyesinde yok,
baktım tabağa sayıca benden fazlalar.
Önce korktum,sonra öteki tarafın yeterince kalabalık olacağını düşünerek
kendimi rahatlattım.
Beni bulmaları zor olur...

9 Ocak 2005 Pazar

Dün bi nargile ortamına takıldık akşam üzeri arkadaşlarla,tophane denen yerde.
Çişim geldi sonra,tuvaalete gideyim dedim ben.
Tuvaalete girdim.
Tam kapının kolunu kavradım zorluyorum,içerden su sesi gelmeye başladı.
Vücutta bu durumlarda salgılanan bi hormon var sanırım,
buna bağlı bir reflex olmalı bu.
Ya su açılır yada "ööhüeeüy" diye bi ses çıkarılır içerideki tarafından.
Baktım yanda pisuar var,oldum olasıda işeyemem pisuara.
Çok çişim gelmiş,çelişkide kaldım bi an.
Ter bastı,elim ayağım titredi.
Pisuara işemeye karar verdim sonra.
Zor oldu ilk başta üstüme işiyomuşum gibi gelidi,
sonra içeri biri daha geldi.
Zaten dar biyerdi,tam arkamda durdu.
Oda pisuara işemeye karar vermiş olmalı diye düşündüm,
içerdekide hala çıkmamıştı.
Biraz daha terledim sonra,baktım bu kadar baskı altında işeyemiyorum.
Yarım bıraktım işimi dedim "gerisinide evde işerim".
Ellerimi yıkarken,içerdeki çıktı.
Gözgöze geldik,aklından geçeni okudum adamın.
Kapıyı zorlayanın hangimiz olduğunu düşünüyordu.
Hemen terk ettim olay yerini,tatsızlık çıkmasın diye.
Eve vardığımda çok sıkışmıştım,son anda attım kendimi tuvaalete.
İşte böyle son anda atınca insan kendini tuvalete büyük bir keyifle işiyor.
İşin bittiğinde ise daha büyük bir keyif duyuyor.
Şahane.

2 Ocak 2005 Pazar

köpüter'nin içinde may pikçır die bi dosya var,
içindede "simple" die bi resim var,
koşmaya hazırlanan bi adam,
hani hafiften esmer bi oğlan,
nie var o oğlan orda,
nie koymuşlar?
Bide eskiden pilastikten arabalar vardı,

kara şimşek modelinde
hani hani tepesinde bi tel oluyodu,
yaklaşık 1 metre uzunluğunda,
bilemedin 1 metre 10 santim
bir diğer değişle 11 dekametre
1 dekametre 10 santimetre değil miydi?
1 hektometre kaç santim ediyodu?
17 sene önce öğrenmiştim bunu unutmuş olmam normal değil mi?
işte onu diyordum o arabalardan nie yok şimdi?
nie satmıyolar onlardan?
çocuklar nie pley sıteyşın oynuyo artık?
nie susam sokağı yayınlanmıyo?
ne olcak bu çocuklar böyle,pisikopat mı?
iyiyim ben bişeyim yok
aklıma geldi sadece!!